2 Mayıs, 2024
Banner Top

Halk arasında özellikle “ur” olarak bilinen bu iyi huylu kitleler, tıbbi terminolojide de “benign tümörler” olarak geçmektedirler. Myomlar kadın hayatının en sık görülen iyi huylu tümörlerdir. Sıklıkla rahimi oluşturan düz kas hücrelerinden kaynaklanıyor olsa da, farklı hücre türlerini de çok nadiren olsa içerebilirler.

 

Myomlar her yaşın hastalığıdır, ancak özellikle 30–45 yaş arasında çok sık saptanırlar. Kadın hayatının en aktif döneminde görülen bu iyi huylu kitlelerin oluşum mekanizması ve neden oluştuğuna dair birçok çalışma yapılsa da, henüz net olarak ortaya konulmuş bir etken yoktur. Kadınlık hormonu olarak da adlandırılan “östrojen” bugün itibari ile en çok suçlanan faktördür. Myom kitlelerinin ergenlik döneminde görülmemesi, östrojenin çok azaldığı menopozda mevcut myomların çaplarının küçülmesi hatta kaybolması ve yüksek östrojen olan gebelik döneminde ise myomların hızla büyümesi de bu teoriyi desteklemektedir. Birçok araştırmacı ise tek sorumlunun östrojen olamayacağını kalıtsal faktörlerin de bulunduğunu belirtmektedir.

 

Sınıflandırma

Myomlar zor tespit edilecek kadar küçük olabileceği gibi, dev boyutlara da ulaşabilmektedir. Rahimin her bölgesinde görülebilen bu çeşitli boyutlardaki myomlar lokalizasyonlarına (yerleşimlerine) göre sınıflandırılmışlardır.

 

Rahimin iç duvar yapısını oluşturan ve endometrium olarak adlandırılan zarın hemen altında ve rahim boşluğuna doğru büyüyen myomlara “submüköz myom” denmektedir.

 

Rahim kas tabakasında yer alan, rahimi genel olarak büyüten myomlara “intramural myom” denilmektedir.

 

Rahim dış yüzeyinde izlenen ve rahimden karın içi boşluğuna doğru büyüyen myomlara ise “subseröz myom” denir.

 

Rahimin çevresindeki kemik ve komşu organlara bağlanmasını sağlayan ve içinden rahimi besleyen damar ve sinirlerin geçtiği bağların içinde lokalize myomlara “intraligamenter myom” denilmektedir.

 

Herhangi bir subseröz ya da submüköz myom büyümeye devam edip de, rahim ile bağlantısı sadece ince bir bağ ile sağlanır ise bu durumda “saplı (pediküllü) myomdan” söz edilir.

 

Klinik bulgular

Kadın üreme hayatının en aktif dönemlerinde görülen myomlar basit bir jinekolojik muayene ve ultrason değerlendirmesi tanınabilmektedir. Her 4–5 kadından birinde görülen, toplumdaki en sık iyi huylu tümörler olan myomlar, periyodik jinekolojik kontrollerde çıkabileceği gibi farklı şikayetler için doktora başvuran kadınların muayenelerinde de tespit edilebilmektedir.

 

Myomlar genellikle hiçbir belirti vermezler. Myomların boyutları kadar, yerleşim yerleri de belirtilerin şiddetini etkileyebilmektedir. Çok büyük boyutlarda “subseröz” olarak adlandırılan, rahimin dışında yerleşim gösteren bir myom hiçbir belirti vermeyebileceği gibi, bezelye büyüklüğündeki “submuköz” bir myom çok uzun süreli adet kanamalarına yol açabilir.

 

Özellikle rahimin kas tabakasından kaynaklanan “intramural” ve rahim iç duvarını kaplayan endometrium yerleşimli “submuköz” myomlarda, adet kanamalarının miktarında artma ve adet kanamalarını süresini uzama daha sıklıkla izlenmektedir. Bazen bu kanamalar kadınların sosyal hayatlarını olumsuz etkileyerek hayat kalitelerini düşürebilmektedir. “İntramural” ve “submüköz” myomların diğer bir belirtisi ise lekelenme olarak kendini gösteren ara kanamalarıdır.

 

Myom eğer rahim ağzına yerleşmiş ise veya tüplerin rahime açılan bölgede ise sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek kısırlığa da zemin hazırlayabilir. Farklı bir mekanizma ile rahim iç zarında gelişen “submüköz” myomlar ise döllenmiş yumurtaların rahime yerleşmesini engelleyerek kısırlığa ve tekrarlayan düşüklere neden olabilirler.

 

Rahim dış yüzeyine yerleşen ve karın boşluğuna doğru büyüyen “subseröz myomlar” büyüklüklerine bağlı olarak mesane, bağırsak gibi komşu organlara bası yaparak sık idrara çıkma, idrar kaçırma, kabızlık ve devamlı tuvalet hissi oluşturabilirler. Özellikle zayıf kadınlarda büyük çaplı myomlar karında şişkinlik ve ele gelen kitle olarak kendilerini gösterebilirler. Cinsel ilişki sırasında ve adet dönemlerinde sonradan ortaya çıkan ağrı, dolgunluk hissi de myomların olası belirtileri olabilmektedir.

 

Myomlar, kadınlarda en sık görülen kitlelerden birisi olmasına rağmen kanserleşme potansiyeli yok denecek kadar azdır. Çalışmalarda myomların kanserleşme riskinin binde bir olarak belirtilse de, pratik hayatta kanserleşme daha da az rastlanmaktadır.

 

Myom kitleleri, bazen kitleyi besleyen damarlarda kan akımının çeşitli nedenlerden dolayı azalmasına bağlı olarak “dejenerasyon” adı verilen sürece maruz kalabilirler. Bu durum karın ve kasık bölgesinde ciddi ağrıya neden olabilir. Genellikle ağrı kesicilere iyi yanıt veren dejenerasyon ağrıları uzun süreli olabilmektedir.

 

Myom ve Gebelik

Gebelik öncesinde dikkati çekmeyen veya saptanamayan myomlar gebelikte yükselen östrojen hormonu etkisi ile hızlı büyüyerek doğum kanalında tıkayıcı etki oluşturabilir. Myomlar doğacak bebeğin ters durmasına ve doğum kanalının daralmasına neden olarak normal vajinal doğum yapılmasına engel oluşturabilmektedir. Böyle durumlarda gebelik sezaryen ile sonlandırılmalı ve gerekirse sezaryen sırasında myom kitlesi çıkarılmalıdır. Sezaryen sırasında myomun çıkarılması, gebelikte rahim kanlanması normalden çok daha fazla olduğu için, normalden daha kanamalı olabilmektedir. Bu risk hastaya iyi anlatılmalı ve bu karar hasta ile beraber alınmalıdır.

 

Gebelik planlayan çiftlerde myom kitlesi saptanırsa, kitlenin büyüklüğüne ve yerleşimine göre cerrahi kararı verilebilmektedir. Ancak her myom gebeliğin oluşmasına ve sağlıklı devam etmesine engel değildir. Dolayısı ile gebelik planlaması için myom ameliyatı sadece gereken vakalarda uygulanmalıdır.

 

Tedavi

Hiçbir belirti vermeyen myomlar genellikle belirli aralıklarla takip edileceği gibi myomları baskılayan hormon ilaçlarla veya cerrahi olarak da tedavi edilebilir. Myomları baskılayan ilaçların aynı zamanda hastalarda “suni bir menopoz” ortamı yarattığından dolayı kullanımı çok yaygın değildir. Ayrıca bu ilaçlar myomun tamamen tedavisini sağlamaktan ziyade sadece belirtileri baskılayarak hastanın hayat kalitesini arttırmayı amaçlamaktadır.

 

Myomların gerçek ve tek tedavisi “cerrahi”dir. Cerrahi tedavi seçeneği, hastanın yaşı, belirtileri, gebelik istemi gibi faktörler göz önünde tutularak değerlendirilmelidir.ileri yaştaki hastalarda myom ile birlikte tüm rahimin alınması tercih edilebilecekken, daha genç hastalarda sadece myomların çıkarılması şeklinde de yapılabilmektedir. Myom kitlesinin yerleşimine bağlı olarak cerrahi “histeroskopi” ile ya da “laparoskopi” ile uygulanabilir. Cerrahi olarak çıkartılan myomların tekrarlama sıklığı çok nadir olmakla birlikte myomların tekrar oluşabileceği de unutulmamalıdır.

 

Cerrahi tedavinin önerildiği diğer bir hasta grubu ise diğer kısırlık nedenlerine bağlı olarak tüp bebek tedavisi planlanan çiftlerde, rahim içerisinde myom saptanan hastalardır. Birçok hastada tüp bebek tedavisi öncesinde laparoskopi (kapalı ameliyat) ile myomun çıkarılması gebelik olasılığını arttırmaktadır.

 

Cerrahi tedavi seçenekleri arasında lazer ile myomu yakarak eritmek (myolizis), myomu besleyen damarı özel bir madde ile kapatarak myomun beslenmesini engelleyip myomu küçültmek veya sıvı nitrojen ile myomu dondurmak gibi seçenekler de yer almaktadır. Bu tedaviler henüz pratik hayatta sık kullanılan ve güvenilirliği ortaya konulmuş yöntemler değildirler.

Banner Content